Birleşmiş Milletlerin (BM) iklim değişikliği ile ilgili bilimsel değerlendirme organı olan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 60. oturumu, Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Program öncesi IPCC Başkanı Jim Skea ile basın açıklaması yapan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Fatma Varank, iklim değişikliğinin, çevresel, ekonomik ve sosyal etkileriyle ülkeleri, sektörleri ve toplumun her kesimini etkileyen küresel bir kriz haline geldiğini ifade etti. İklim değişikliğiyle mücadelede iş birliğinin önemli olduğunu söyleyen Varank, “Uluslararası iş birliği ve dayanışmanın kritik öneme sahip olduğu bu süreçte 195 ülkeden temsilci büro üyesi ve yazarların yer aldığı 400’den fazla katılımcıyla gerçekleştirilecek olan oturumun, iklim değişikliğiyle mücadelede daha etkin ve kapsayıcı politikaların belirlenmesine vesile olmasını diliyorum. Türkiye olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın işaret ettiği 2053 Net Sıfır Emisyon hedefleri doğrultusunda iklim değişikliği ile mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Ayrıca 2026 yılında düzenlenecek olan COP31 toplantısına ev sahipliği yapmak istiyoruz.” diye konuştu.
“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ MÜŞTEREK BİR MESELE”
Basın açıklamasının ardından oturuma katılan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Fatma Varank, burada yaptığı konuşmada, iklim değişikliğinin müşterek bir mesele olduğunu vurguladı. Bu meselelerin çözümünde uluslararası toplumun adil ve samimi gayreti ve iş birliğinin önemli olduğunu kaydeden Bakan Yardımcısı Varank, “IPCC çalışmaları, dünyamızın iklim değişikliğiyle mücadelesinde mevcut durumu ve gelecek senaryolarını ortaya koyması sebebiyle büyük önem arz ediyor. Paris Anlaşması’nın kabulünden önceki bulgularda beklenen 4 santigrat derecelik küresel sıcaklık artışının, anlaşmanın uygulanması ile 2.1 ile 2.8 santigrat derece aralığında olabileceği bizler için önemli bir mesaj. Diğer taraftan 1.5 santigrat dereceye ulaşılabilir kılmak iddialı bir küresel çabayı gerektirir.” dedi.
“TÜRKİYE SICAKLIK ARTIŞININ OLUMSUZ ETKİLERİNİ YAŞAMAKTA”
Dünya Meteoroloji Örgütü verilerini paylaşan Varank, “2023 yılı Ekim ayına kadar olan veriler dâhilinde küresel ortalama sıcaklık, rekor kırarak sanayileşme öncesi döneme göre, 1.4 santigrat derece artmış ve 2023 yılı kaydedilen en sıcak yıl olmuştur. IPCC’nin 2022 yılında yayınlanan raporu, bulunduğumuz coğrafyanın daha yüksek sıcaklık, daha az yağış ve yükselen deniz seviyesiyle karşı karşıya bulunduğuna işaret etmektedir. İklim değişikliğine karşı en kırılgan bölgelerden biri olan Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye, 1.5 santigrat derece sıcaklık artışını ve bunun olumsuz etkilerini şimdiden yaşamaktadır. Ülkemiz, iklim değişikliği sebebiyle sıklık ve şiddeti gün geçtikçe artan afetlerle mücadele etmektedir. Özellikle Karadeniz bölgesindeki taşkın ve seller, Akdeniz Bölgesi’ndeki orman yangınları, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki kuraklık, ülkemizde iklim değişikliği ile ilgili başlıca afetler arasında olmuştur.” diye konuştu.
“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE UYUM KONUSUNDA 2030 YOL HARİTAMIZI BELİRLEDİK”
Türkiye’nin, iklim değişikliğiyle mücadelede üzerine düşen sorumluluğu en kararlı şekilde yerine getirdiğini belirten Bakan Yardımcısı Varank, sözlerine şöyle devam etti: “Sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamış oldukları ve 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi ve Paris Anlaşması’na taraf olma iradesi ülkemiz bakımından önemli bir dönüm noktası oldu. 2030 yılı itibarıyla emisyon azaltma hedeflerimizi iki katına çıkardık. Bu hedefimizi ekonomi geneline yayarak enerji, sanayi, ulaştırma, tarım, bina, atık ve ormancılık sektörlerinde kararlılıkla yürütüyoruz. Bu kapsamda 2024-2030 yıllarını kapsayan İklim Değişikliği Azaltım Strateji ve Eylem Planını da hayata geçirmiş bulunuyoruz. Bunun yanı sıra iklim değişikliğine uyum konusunda; kentlerden sağlığa, tarımdan afete kadar tümünü kapsayacak şekilde Ulusal İklim Değişikliği Uyum Stratejisi ve Eylem Planını da hazırlayarak 2030 yol haritamızı belirledik. Ayrıca şehirlerin iklim değişikliğine uyum kapasitelerinin arttırılmasına ve daha dengeli iklim, dirençli ve sürdürülebilir kentleşmenin sağlanmasına önem veriyoruz.”
“GELECEK 80 YILDAKİ RİSKLERİN ORTAYA KONMASI, KARAR VERİCİLERE BİLİMSEL BİR TEMEL SUNACAK”
‘Sürdürülebilir çevre ve medeniyetimizi yaşatan şehirler’ vizyonuyla hareket ettiklerini vurgulayan Bakan Yardımcısı Fatma Varank, “Ülke olarak 6 Şubat 2023’te yaşadığımız depremin ardından kentsel dönüşüm sürecinde ‘sürdürülebilir çevre ve medeniyetimizi yaşatan şehirler’ vizyonumuzla hareket ediyoruz. İklim değişikliğiyle mücadelemizde yerelin ihtiyaçlarını öncelemek suretiyle 81 ilimizde Yerel İklim Değişikliği Eylem Planlarının hazırlanmasını gerekli kıldık. Türkiye’nin 2100 yılına kadar olan iklim modelinde etkilenebilirlik risk analizi çalışmalarını başlattık. Ülkemizin kuraklık, rüzgâr, aşırı hava olayları gibi tehlikelere karşı, gelecek 80 yıllık durumunu ortaya koyacak olan bu sonuçlar yereldeki imar planlarından altyapı yatırımlarına, tesis yer seçimlerinden tüm yatırım planlarına kadar her sektör ve alanda karar vericilere bilimsel bir temel sunacak. İklim değişikliği programları kapsamında yerel paydaşlarımız olan kamu kurumları, belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelere iklim değişikliği alanında hibe destekleri de sağlıyoruz.” dedi.