Denizlerin karbondioksit tutma kapasitesi azalıyor

Müjde DEMİR

Denizlerin önemli karbon yutak kaynakları olduğunu belirten ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü ve ODTÜ İklim Merkezi Müdürü Profesör Doktor Barış Salihoğlu, İnsan üretimi karbonun yüzde 25’inden fazlasının okyanus ve denizler tarafından tutulduğunu, oksijen üretiminin ise yüzde 50’den fazlasının denizler tarafından sağlandığına dikkat çekerek, “Denizlerin insana sağladığı bu ekosistem servisleri çok önemli.

Bunların yıpranmaması gerekiyor. Diğer taraftan artan sıcaklıklar hem oksijenin çözünürlüğünü azaltmakta hem de denizlerin karbondioksit tutma kapasitesini azaltmakta” diye konuştu.

Türkiye’nin sahip olduğu yaklaşık 8 bin 500 kilometrelik kıyı şeridinde yaklaşık 3 bin bitki ve hayvan türünün yaşadığını ancak Türkiye’nin denizel biyolojik çeşitliliğinin yoğun şekilde insan baskısı altında bulunduğunu belirten Barış Salihoğlu, denizel yaşam alanlarının ve ekosistemlerinin tahribatı, denizel kaynakların aşırı kullanımı ve kıyı alanlarının dönüştürülmesinin ve tahribatının en temel tehditler arasında yer aldığını kaydetti.

Denizleri tehdit eden beşeri sorunların yanı sıra iklim değişikliğine bağlı sıcaklık artışlarının da deniz ekosistemini etkilediğini söyleyen Salihoğlu, “İklim değişikliğinin ülkemizi çevreleyen denizler üzerinde çok ciddi etkileri olduğunu görüyoruz.

Bu baskılar farklı denizlerimiz üzerinde farklı etkiler yaratıyor. Örneğin Akdeniz’de ciddi sıcaklık artışları gözlemliyoruz. Özellikle İskenderun Körfezi, Mersin Körfezi gibi körfezlerimizden doğuya gittikçe gözlemlediğimiz sıcaklıklar dünya ortalamalarının çok üstünde. 2-2,5 dereceye varan artışlar ölçmekteyiz” diye konuştu.

Denizlerin tuttuğu karbonun yaklaşık yarısının kıyısal ekosistemler tarafından tutulduğunu ve tutulan bu karbona da mavi karbon denildiğini hatırlatan Salihoğlu, “Deniz çayırları gibi önemli biyoçeşitlilik kaynakları mavi karbona katkı sağlıyor. Fakat mavi karbon ekosistemleri giderek aşınıyor. Bunların aşınmasının tek sebebi iklim değişikliği değil. Avcılık baskısı, troller, yapılaşma.

Bir an önce koruma alanlarının artırılarak bunların korunmaya alınması gerekiyor. Biz de ODTÜ Deniz Bilimleri olarak bu sistemleri korumak için kirliliğe karşı Akdeniz hub kurduk ve mavi karbon üzerine yeni bir projeye başladık. Akdeniz hubı Avrupa Birliği projemiz BlueMissionMed kapsamında.

Bunun yanı sıra Türkiye’nin Akdeniz’deki kirlilik hubını kurduk. Kirlilik baskısı, iklim değişikliğinden sonra bölgemizdeki önemli baskılardan Hatta ben onu ikinci sırada önemli bir baskı sayabilirim. Bu hub sadece kirliliğe değil, iklim değişikliği, balıkçılık baskısı gibi diğer baskılara da bakacak. Bu konuda paydaşları bir araya getirdik ve getirmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Ortak fon mekanizmaları yaratmanın hedefleri arasında olduğunu belirten Salihoğlu, “Bir diğer projemiz de mavi karbon üzerine. Bu projeyle kıyı ekosistemlerindeki karbonu tutma kapasitesi yüksek deniz çayırları gibi sistemleri araştıracağız. Bunların atmosferdeki karbon tutuculuğunu yani karbon yutak kapasitelerini ortaya koymayı hedefliyoruz” dedi.

Akdeniz’de yüzde 15 daha fazla asitlenme oldu

Yaşanan ısı değişimlerinin Akdeniz’in derin sularında da yavaş yavaş görülmeye başladığına dikkat çeken Salihoğlu “Küresel seviyede artan sıcaklıklar sadece denizlerin sıcaklığını değil örneğin tuzluğunu da etkiliyor. Tuzluluğu artan yüzey suları da derinlere çökerek, derinleri etkilemeye başlamış durumda. Bunlara ek olarak Akdeniz’de bazı yerlerde yaklaşık yüzde 15 daha fazla asitlenme olmuş diyebiliriz. Dünyadaki okyanuslarda da bu artış yüzde 30 civarında. Bu durum ekosistemi doğrudan etkilemektedir” ifadelerine yer verdi.

Türkiye karasularının koruma alanları yüzde 30 seviyesine çıkarılmalı

Denizel türleri ve ekosistemleri korumak ve denizleri daha dayanıklı hale getirmek için kirlilik baskısının azaltılması gerektiğini vurgulayan ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü ve ODTÜ İklim Merkezi Müdürü Profesör Doktor Barış Salihoğlu, “Henüz yüzde 4’ü yasal koruma alanı statüsüne sahip Türkiye karasularının bir an önce Birleşmiş Milletler Okyanus Konferansında alınan karara uygun olarak bu oranın yüzde 30 seviyesine çıkarılması gerekiyor. Ayrıca, sürdürülebilir balıkçılık kavramının da ötesine geçerek, ekosisteme dayalı balıkçılığa başlamalıyız” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir