Yazar Algan Sezgintüredi Polisiye Edebiyatına Katkı Ödülü’nün sahibi oldu
Polisiye yazarı Algan Sezgintüredi, 9. Kara Hafta İstanbul Festivali’nde Polisiye Edebiyatına Katkı Ödülü‘nün sahibi oldu. Sezgintüredi, Türkiye’de yerli polisiye eserlere ilginin gittikçe arttığını belirterek, “Nitelikli, kalite ve içerik açısından dünyadaki diğer romanlarla aynı teraziye konulabilecek eserler yazılıyor. Bundan çok memnunum. Bu alanın daha da iyiye gideceğini biliyorum. Çok yetenekli arkadaşlarımız var” dedi.
Çeviri polisiye kitapların yanı sıra aralarında “Kavgaz”, “Maktülün Şansı”, “Katilin Şahidi” ve “Süperben”in bulunduğu birçok polisiye romanı kaleme alan 55 yaşındaki Sezgintüredi, İstanbul’da büyüdüğünü ve şu anda İzmir’de yaşadığını belirterek, ilk romanı “Katilin Şahidi”ni 2006’da yayınladığını söyledi.
Çevirmenlik ve editörlük de yapan Sezgintüredi, bugüne kadar 8 polisiye romanı kaleme aldığını, 100 kadar eserin de çevirisini yaptığını dile getirdi.
“AKLINIZA GELEBİLECEK HER TÜRLÜ YAZARI OKUDUM”
Türk edebiyatının gelişebilmesi için elinden gelen çabayı göstermeye çalıştığını ifade eden yazar, şu bilgileri verdi:
“Ben herhangi bir sanat dalının herhangi bir kurala dayanması gerektiğini düşünmeyenlerdenim. Her şeyin mutlaka bir sebebi vardır ama bana göre bu sebeplerin belli kuralları olmak zorunda değil. Benim bir derdim, meselem, söylemek istediğim şeyler vardı. Yazarak bunları anlatabildiğimi fark ettim. Aynı zamanda bir polisiye, bilim kurgu edebiyatı tutkunuyum. Bu mecralardan birisinde bir şeyler yapmak istiyordum. Polisiyeyi tercih ettim. Biraz daha fazla toplumun hallerini, günümüzü, dertlerimizi anlatmaya uygunmuş gibi geldi bana. Bilim kurgu da bunu yapıyor. Ama fazla metaforik olur diye düşündüm ve polisiyeye bu yüzden girdim. Hem sevdiğim için hem de anlatmak istediğim şeyler için iyi bir vasıtaydı.”
Algan Sezgintüredi, polisiye denilince akla ilk gelen yazarlardan Arthur Conan Doyle, Agatha Christie ve Edgar Allan Poe’dan etkilendiğini söyleyerek, “Polisiye dışında hemen her türde kitap okumayı çok seviyorum. Benim idollerimin başında da ABD’li yazar Kurt Vonnegut geliyor. Yine aynı şekilde ABD’li Ursula K. Le Guin de çok sevdiğim bir yazar. Bunlardan ve Türk yazarlardan çok esinlendim. Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Kemal Tahir’e, aklınıza gelebilecek her türlü Türk yazarını okudum ve onlardan ilham aldım” diye konuştu.
Eser üretmenin belli bir birikime gerek duyduğuna dikkati çeken Sezgintüredi, “Yani çok okumak, çok dinlemek, çok öğrenmek, çok izlemek… Ben de bunlardan besleniyorum” değerlendirmesinde bulundu.
KAVGAZ ROMANI YUNANCAYA ÇEVRİLECEK
“Kavgaz” adlı eserinin seri çalışma olduğuna işaret eden yazar, şunları kaydetti:
“Sekizincisi de çıktı. Kavgaz adında, İstanbul Cinayet Bürosuna 1987’de başlayan çaylak bir komiser yardımcısının başından geçen maceraları anlatıyor. Gerçeklik kısmı da var. Çünkü emekli Emniyet Müdürü Mesut Demirbilek’le beraber yazıyoruz. Onun kendi tecrübeleri ve benim naçizane edebiyatımla harmanladığımız bir dizi eser. Uzun soluklu olmasını planlıyoruz. 9, 10 kitaba kadar götürmek istiyoruz. Kitap fuarlarında, yayıncılar arasında da bir şekilde bu çalışmam ilgi görmüş. Daha önce hiçbir kitabım başka dilde yayınlanmadı ama Kavgaz için ilk defa bir Yunan yayıncıdan teklif geldi ve Yunancaya çevrilecek. Yine aynı şekilde kitaplarımın sinema ve televizyona uyarlanması için de çabalarım var.”
Yazar Sezgintüredi, başkanlığını üstlendiği 140 üyeli Polisiye Yazarlar Birliğine de değinerek, “5-6 yıllık bir birlik bu. Ülkemizde polisiye edebiyatının hakkettiği yere ulaşabilmesi için yapılan çabalardan bir tanesi. Türk polisiye yazarlarını bir araya getirmek, karşılıklı fikir alışverişi, birbirinden beslenme gibi şeylerin yanı sıra dayanışma, yazarların haklarını korumaya çalışma gibi birtakım faaliyetler yürütmeye çalışıyoruz. Her yıl verdiğimiz Kristal Kelepçe Ödülleri var; ‘Yılın En İyi Polisiye Romanı’, ‘Yılın En İyi Öykü Kitabı’ gibi. Bu sene 5.’sini verdik. Aramızda minik bir tören düzenliyoruz. Şimdilik böyle mütevazi bir çalışma içerisindeyiz” ifadelerini kullandı.
“1990’LARDAN İTİBAREN TÜRKİYE’DE POLİSİYE ESERLER CİDDİYE ALINMAYA BAŞLANDI”
Türkiye’de polisiye edebiyatının çok eskilere dayandığına işaret eden Sezgintüredi, “Dünyada kronolojik sıralama açısından polisiye romanı yazmış 3. ülkeyiz. İngiltere ve Fransa’dan sonra ilk polisiye Osmanlı İmparatorluğu zamanında 1883 yılında, ‘Esrar-ı Cinayat’ adıyla çıkıyor ve akabinde Abdülhamit Han’ın polisiyeye büyük merakından dolayı, başta Sherlock Holmes olmak üzere, yabancı polisiyelerin tercüme edilmesi, arkasından ülkemiz yazarlarının özgün eserler vermesiyle aslına bakarsanız 19. yüzyılın sonundan itibaren Türkiye’de polisiye edebiyatı var” dedi.
Algan Sezgintüredi, polisiye edebiyatın 1950’lere kadar Türkiye’de çok verimli bir şekilde devam ettiğini aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2. Dünya Savaşı sonrasında doğan Soğuk Savaş Dönemi yani gergin politik dönem haliyle edebiyata da yansımış. Siyasi kamplaşmalar yüzünden polisiye edebiyat çok gerilerde kalmış ve bir anlamda küçümsenmiş. 1960’lardan 1990’lara kadar çok az ürün verilmiş. 1990’lardan itibaren başta Ahmet Ümit olmak üzere yeniden Türkiye’de polisiye eserler verilmeye, ciddiyealınmaya başlandı. Arkasından Celil (Oker) ve arasında benim de bulunduğum yeni nesil denebilecek, yaş açısından değil ama edebiyat açısından yeni nesil geldi ve halen gelmeye devam ediyor. Yabancı polisiyelere ilgi hep var, yerli polisiyelere de artık ilgi yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Nitelikli, kalite ve içerik açısından dünyadaki diğer romanlarla aynı teraziye konulabilecek eserler yazılıyor. Bundan çok memnunum. Bu alanın daha da iyiye gideceğini biliyorum. Çok yetenekli arkadaşlarımız var.”